Özel Eğitimin Yürüyen Ölüleri: “Tam Kaynaştırma” Efsanesi Neden Bir Türlü Ölmüyor?
Özel eğitim dünyasında dolaşan bir hayalet var. Bilimsel verilerle defalarca çürütülmesine, sahada öğretmenleri tükenmişliğe, çocukları ise yalnızlığa sürüklemesine rağmen ölmeyi reddeden bir hayalet: “Tam Kaynaştırma” (Full Inclusion).
James Kauffman ve Garry Hornby buna “Zombi Teorisi” diyorlar. Yani; kanıtlarla öldürülmüş ama hala yaşıyormuş gibi aramızda dolaşan, eğitim politikalarını kemiren fikirler.
Ben Fatih KAYA. Yıllarca Özel Eğitim Uygulama Okullarında en ağır vakaları yönetmiş, şu an ise RAM’da (Rehberlik ve Araştırma Merkezi) işin mutfağında olan bir eğitimci olarak bağırıyorum: Kral Çıplak! Kağıt üzerinde “Her çocuk normal sınıfta olmalı” diyen o süslü raporlar, gerçek hayatta çocuklarımızın ruhunu öldürüyor.
Peki, neden bu “Zombi”yi yaşatmaya devam ediyoruz?
1. “İmparator” Akademisyenler ve Fildişi Kuleleri
Üniversite koridorlarında, hiç “altını ıslatan” veya “kriz geçirip sınıfı dağıtan” bir çocukla derse girmemiş bazı akademisyenler, ideolojik bir saplantıyla şunu savunuyor: “Ayrıştırmak insan haklarına aykırıdır, her çocuk kaynaştırma olmalıdır.”
Bu, kulağa çok hoş gelen bir “İmparatorun Yeni Giysileri” masalıdır. Sahadaki gerçek şudur: 40 kişilik bir sınıfta, hiçbir destek personeli (gölge öğretmen) olmadan, sadece “orada bulunarak” kaynaşacağını sandığınız çocuk, aslında sınıfın en yalnız çocuğudur. Fiziksel olarak oradadır ama zihinsel ve sosyal olarak bir adadadır. Biz buna eğitim değil, “Depola ve Umut Et” (Dump and Hope) modeli diyoruz.
2. En Az Kısıtlayıcı Ortam (LRE) Yalanı
Yasalar “En Az Kısıtlayıcı Ortam”ı savunur. Zombi teorisi ise bunun her zaman “Genel Eğitim Sınıfı” olduğunu iddia eder. RAM Kurul Üyesi olarak soruyorum: Okuma yazma bilmeyen, ağır zihinsel yetersizliği olan 14 yaşındaki bir çocuğu, yaşıtlarının cebir çözdüğü bir liseye koymak mı daha kısıtlayıcıdır? Yoksa kendi seviyesine uygun becerilerin öğretildiği bir Özel Eğitim Uygulama Okulu mu? Normal sınıfta hiçbir şey anlamadan oturan çocuk için o sınıf, bir hapishaneden farksızdır. Gerçek özgürlük, çocuğun yapabildiği yerdendir.
3. Özel Eğitim Okulları “Öcü” Değildir
Politikacılar ve bazı hak savunucuları, özel eğitim okullarını ve özel eğitim sınıflarını “çağ dışı tecrit kampları” gibi göstermeye bayılırlar. Çünkü “Tam Kaynaştırma” demek, devlete daha az maliyet demektir (ayrı okul, ayrı materyal, ayrı uzman yok). Oysa Özel Eğitim Uygulama Okulu yöneticiliğimde gördüğüm şuydu: Normal okulda “deliriyorum” diyen, arkadaşları tarafından zorbalığa uğrayan çocuk, bizim okula geldiğinde “Oh be, anlaşıldığım yerdeyim” diyerek çiçek açıyordu. Özelleştirilmiş ortam, bir hak ihlali değil, bir tedavi hakkıdır.
4. Öğretmenleri Günah Keçisi Yapmak
Sistem yürümediğinde “Zombi” savunucuları hemen faturayı öğretmene keser: “Öğretmen yetersiz, öğretmen istemiyor.” Hayır! Öğretmen çaresiz. Sınıfında 35 öğrenci var, müfredat yetişmeli, LGS/YKS baskısı var ve siz ondan aynı anda ağır otizmli bir çocuğu yönetmesini bekliyorsunuz. Destek yok, materyal yok, sadece “Kaynaştır” emri var. Bu, yüzme bilmeyen birini okyanusa atıp “Hadi yüz” demektir.
Sonuç: Zombileri Gömme Vakti
Her çocuk kaynaştırmaya uygun değildir ve bu kötü bir şey değildir. Eğitim bir beden (one-size-fits-all) değildir, herkese uymaz. Çocuğunuzun ihtiyacı bireysel eğitimse, özel eğitim sınıfsa veya uygulama okuluysa; “etiketleme” korkusuyla onu normal sınıflarda harcamayın.
Gerçek insan hakkı, çocuğun “normal” görünmesi değil, “gerçekten öğrenmesidir.”